Sosyal Yaşamda Eşitsizlik

Anasayfa / Bültenler

Yaşam kalitesini ve yaşamdan memnuniyeti bir bütün olarak ifade etmek için “iyi olma hali” diyoruz. İyi olma hali kişilerin fizyolojik ve güvenlik gibi temel ihtiyaçlarının ötesinde hayatın bir bütün olarak refah ve memnuniyet bakımından iyileşmesini ifade eder. Sosyal yaşam da bu bağlamda iyi olma halini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bülten boyunca görülüyor ki Eşitsizlik Bölgesi sosyal yaşam bakımından Türkiye’nin diğer bölgelerinden çarpıcı biçimde ayrılıyor.

Biz de bültenimizin üçüncü sayısında sosyal yaşama dair verilere dayanarak bölgesel ölçekteki eşitsizliğine odaklandık.

Bu incelemeyi yaparken TÜİK tarafından hazırlanan “İllerde Yaşam Endeksi, 2015” çalışmasında sosyal yaşan kategorisinde yer alan dört göstergenin güncel versiyonlarını kullandık.

Bu göstergeler;

  • Sinema ve tiyatro seyirci sayısı (yüz kişide)
  • Bin kişi başına düşen alışveriş merkezi alanı (m2)
  • Sosyal hayatından memnuniyet oranı
  • Sosyal ilişkilerden memnuniyet oranı

Sosyal yaşamın en önemli etkinliklerinden biri sinema ve tiyatro. Bu etkinliklerin yaygınlığı, çeşitliliği ve sıklığı sosyal yaşamın hareketliliği hakkında önemli bir görüntü veriyor. Türkiye genelinde yüz kişi bazında sinema ve tiyatro seyirci sayısı 45,4.

Ancak Eşitsizlik Bölgesi’nde bu sayı 13 iken Türkiye’nin geri kalanında 53,3. Eşitsizlik Bölgesi’ndeki illerin diğerlerine oranlarına dörtte üç gibi çarpıcı bir oranda olumsuz yönde ayrıştığı görülüyor.

Sosyal yaşamın önemli göstergelerinden bir başkası da alışveriş merkezi yoğunluğu. Türkiye’de bin kişi başına düşen alışveriş merkezi alanı Türkiye’de 69,5 m2Eşitsizlik Bölgesi’nde bu oran 24,4 m2 iken geri kalan 65 il için bu alan ortalama 80,7 m2Eşitsizlik Bölgesi’ndeki 16 şehrin 9’unda alışveriş merkezi alanı “0” sıfır m2.

Bu verilere bakıldığında sinema ve tiyatro izleyici sayısında olduğu gibi alışveriş merkezi alanında da Eşitsizlik bölgesi, Türkiye’nin geriye kalan bölgesinden çarpıcı şekilde dezavantajlı durumda.

Sosyal yaşamın göstergelerindeki dezavantajlı durum sosyal hayattan memnuniyete de etki ediyor. Türkiye genelinde yüzde 57,3 olan sosyal hayatından memnuniyet oranı Eşitsizlik Bölgesi’nde yüzde 41,8 iken geri kalan 65 ilin ortalaması yüzde 57,3. Sosyal hayatından memnuniyet oranı en düşük 11 ilin 9’u Eşitsizlik Bölgesi illeri olarak karşımıza çıkıyor.

Sosyal yaşamın göstergelerinde ve sosyal hayattan memnuniyette belirgin biçimde dezavantajlı olan Eşitsizlik Bölgesi, söz konusu sosyal ilişkiler olunca farklı bir görüntü arz ediyor.

Sosyal ilişkilerden memnuniyet oranının Türkiye ortalaması yüzde 88,8. Eşitsizlik Bölgesi’ndeki 16 ilin ortalama memnuniyet oranı yüzde 89,2 iken diğer kalan illerde bu oran yüzde 88,7.

Sosyal yaşamın imkanları ve niteliği bakımından dezavantajlı olsa da Eşitsizlik Bölgesi sosyal ilişkilerden az da olsa daha memnun görünüyor.

Yaşam kalitesini ve yaşamdan memnuniyeti bir bütün olarak ifade etmek için “iyi olma hali” diyoruz. İyi olma hali kişilerin fizyolojik ve güvenlik gibi temel ihtiyaçlarının ötesinde hayatın bir bütün olarak refah ve memnuniyet bakımından iyileşmesini ifade eder. Sosyal yaşam da bu bağlamda iyi olma halini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bülten boyunca görülüyor ki Eşitsizlik Bölgesi sosyal yaşam bakımından Türkiye’nin diğer bölgelerinden çarpıcı biçimde ayrılıyor.

Daha önceki bültenlerde eğitim ve sağlık alanındaki eşitsizlikleri ele almıştık. Bu verilere dönüp bakıldığında eğitim ve sağlıktaki dezavantajların sadece o alanla sınırlı kalmadıkları, birbirlerini etkileyerek büyüdükleri görülüyor. Yoksulluk, eğitimin ve sağlığın niteliğindeki mesafe sosyal yaşam göstergelerine geldiğimizde genişleyerek dramatik bir hal alıyor.

Eşitsizlik Bölgesi verileri bize sosyal yaşamın güçlendirilmesinin, insanların mutlu ve hayattan memnun olmalarının önemini hatırlatıyor. Ancak bu durumun diğer alanlardan bağımsız ele alınamayacağı da aşikâr görülüyor. Bir yandan eğitim ve sağlık gibi alanlar güçlendirilirken, diğer yandan yoksulluğun giderilip alım gücünün yükseltilmesi ve sosyal yaşamı nitelikli kılacak imkanlara erişimin kolaylaştırılması şeklinde ilişkisel ve makro ölçekli politikalara duyulan ihtiyaç kendini bir kere daha gösteriyor.

Önceki sayıları okumak için tıklayın »