Çalışma Hayatında Eşitsizlik

Anasayfa / Bültenler

Yaşam kalitesini ve yaşamdan memnuniyeti bir bütün olarak ifade etmek için “iyi olma hali” diyoruz. İyi olma hali kişilerin fizyolojik ve güvenlik gibi temel ihtiyaçlarının ötesinde hayatın bir bütün olarak refah ve memnuniyet bakımından iyileşmesini ifade eder. Sosyal yaşam da bu bağlamda iyi olma halini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bülten boyunca görülüyor ki Eşitsizlik Bölgesi sosyal yaşam bakımından Türkiye’nin diğer bölgelerinden çarpıcı biçimde ayrılıyor.

Biz de bültenimizin üçüncü sayısında çalışma hayatına ilişkin veriler ışığında bölgesel ölçekteki eşitsizliğine odaklandık.

Bu incelemeyi yaparken TÜİK tarafından yapılan “İllerde Yaşam Endeksi, 2015” çalışmasında çalışma hayatı kategorisinde kullanılan dört göstergeyi esas alarak bu göstergelerin güncel versiyonlarını kullandık.

Bu göstergeler;

  • İstihdam Oranı
  • İşsizlik Oranı
  • Ortalama Günlük Kazanç
  • İşinden Memnuniyet Oranı

Türkiye geneline baktığımızda 2021 yılı Temmuz ayı istihdam oranı yüzde 42,3.

İstihdam oranı verileri il bazında değil, bölgesel bazlı paylaşıldığından Eşitsizlik Bölgesi illerinin bulunduğu bölgelere bakmak istihdam oranları arasındaki bölgesel farkı anlamak açısından yeterince açıklayıcı olacaktır.

Tabloya bakıldığında en düşük istihdam oranına sahip bölgelerin Eşitsizlik Bölgesi illerinin yoğun bulunduğu bölgeler olduğu görülüyor.

Eşitsizlik Bölgesi illerinin yoğun bulunduğu bölgelerdeki ortalama istihdam oranı yüzde 34,8 iken Türkiye’nin geri kalanında yüzde 44,1.

Tüm bölgelerin istihdam oranlarının ortalaması yüzde 45,2 olduğu hesaba katılırsa Eşitsizlik Bölgesi’nin istihdamda Türkiye’nin geri kalanına göre ne denli geride olduğu görülüyor.

Kadın/erkek istihdam oranlarına bakıldığında Eşitsizlik Bölgesi illerinin ağırlıklı olduğu 5 bölgede kadın istihdam oranı ortalaması yüzde 18,7 iken diğer bölgelerin ortalaması yüzde 27,7.

Kadın istihdam oranı Eşitsizlik Bölgesi illerinde çarpıcı biçimde düşük.

İşsizlik oranı verileri de istihdam oranı verileri gibi il bazında paylaşılmıyor. Bu sebeple biz de Türkiye’deki bölgesel eşitsizlik hakkında fikir vermesi açısından Düzey-2 bazındaki verilere baktık.

Tabloya bakıldığında en yüksek işsizlik oranına sahip bölgelerin Eşitsizlik Bölgesi illerinin yoğun bulunduğu bölgeler olduğu görülüyor.

Eşitsizlik Bölgesi illerinin yoğun bulunduğu bölgelerdeki ortalama işsizlik oranı yüzde 20,3 iken Türkiye’nin geri kalanında yüzde 10,9. Eşitsizlik Bölgesi’ndeki işsizlik oranının Türkiye’nin diğer bölgelerine göre yaklaşık iki kat daha yüksek olduğu görülüyor.

Kadın/erkek işsizlik oranlarına bakıldığında Eşitsizlik Bölgesi illerinin ağırlıklı olduğu 5 bölgede kadın işsizlik oranı ortalaması yüzde 18,8 iken diğer bölgelerin ortalaması yüzde 13,6. Yani kadın işsizlik oranı da Eşitsizlik Bölgesi illerinde çarpıcı biçimde yüksek.

İstihdamda da eğitimde de yer almayan gençler NEET kısaltmasıyla anılıyor. 2019 yılı verilerine göre OECD ülkelerindeki NEET oranı en yüksek olan ülke Türkiye. (Yüzde 28,8)

NEET verileri il/bölge bazında paylaşılmıyor ancak, Türkiye’deki durumu daha yakından görmek için başvuracağımız başka kaynaklar bulunuyor.

Eşitsizlik Bölgesi, Kürt nüfusun yoğun olduğu illeri içerdiğinden Kurdish Studies Center tarafından yürütülen Kürt Gençler ’20 araştırmasının verileri bu bölgedeki durumu gençler açısından görmemize yardımcı olabilir.

Araştırmaya göre NEET oranı Türkiye ölçeğinde yüzde 26,5 iken, bu oranın Kürt Gençler arasında yüzde 34,6. Ayrıca genç kadınlar arasındaki NEET oranı Türkiye geneli le Kürt gençler arasında benzeşirken, genç erkeklerde Kürt gençlerin NEET oranı Türkiye genelinin iki katından fazla.

Eşitsizlik Bölgesi’nde ortalama günlük kazanç 137,6 lira iken diğer kalan illerde bu kazanç 147,9 lira.

Eşitsizlik Bölgesi’ndeki günlük kazanç ortalaması hem kamu hem de özel sektör çalışanları için diğer 65 ilin ortalamasından daha düşük. Başka bir deyişle ister kamuda ister özel sektörde çalışsın Eşitsizlik Bölgesi’nde yaşayanlar daha az kazanç elde ediyorlar.

Eşitsizlik Bölgesi’ndeki istihdamın kamu ağırlıklı olduğunu göz önünde bulunduracak olursak özel sektörde istihdamın Eşitsizlik Bölgesi’nde daha düşük ve kayıt dışı çalışmanın daha yüksek olduğu sonucunu çıkarmamız mümkün. Örneğin bütün sigortalılar içinde, Eşitsizlik Bölgesi’nde kamunun payı %32,9 iken bu oran diğer 65 il için %10,7.

Duruma cinsiyet penceresinden bakıldığında ise hem genel olarak kadınlar hem de Eşitsizlik Bölgesi’ndeki kadınlar için durum daha çarpıcı bir hal alıyor.

Türkiye’de zorunlu sigortalı her 10 kişiden 7’si erkek, 3’ü kadın. Toplam sigortalılar arasında kadınların oranı Eşitsizlik Bölgesi’nde yüzde 23 iken, bu oran diğer 65 ilin toplamında yüzde 31.

Bu görüntüye bir başka açıdan bakacak olursak Türkiye’deki sigortalı her 100 kadından yalnızca 5’i Eşitsizlik Bölgesi’nde. Dolayısıyla istihdam verilerinde kadınların dezavantajlı durumu, söz konusu Eşitsizlik Bölgesi kadınları olunca çok daha çarpıcı bir hal alıyor.

Türkiye genelinde işinden memnuniyet oranı yüzde 78,8.

İşinden memnuniyet oranı en düşük 20 ilden 14 tanesi Eşitsizlik Bölgesi’nde yer alıyor.

Eşitsizlik Bölgesi’nde işinden memnuniyet oranı ortalama yüzde 70,2 olarak ölçülmüşken bu oran kalan diğer illerde ortalama yüzde 81,1 olarak karşımıza çıkıyor.

Ömer Burak Tek yazdı.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yapmış olduğu çalışmalar baz alınarak literatürde çalışma hayatı kalitesi bileşenleri 12 tema altında toplanıyor.

Bunlar; ücretler, sosyal güvenlik, çalışma süreleri, iş güvenliği, iş güvencesi, izin hakları, istihdamda eşit muamele, endüstri ilişkileri, sosyal diyalog, yetenek geliştirme ve eğitim, iş-yaşam dengesi ve iş motivasyonu.

Bu faktörleri kullanarak hazırlanmış Türkiye genelinde bölgesel bazda çalışma hayatının kalitesini gösteren bir çalışma maalesef bulunmuyor. Lakin yalnızca fikir vermesi açısından Türkiye Kentsel ve Kırsal Yerleşim Sistemleri Araştırması Projesi kapsamında ortaya konan hizmet merkezlerine bakılabilir.

Çalışmada yerleşimlerin eğitim, sağlık, ticaret, iş gücü, iletişim, ulaşım ve kargo boyutlarında karşılıklı ilişkileri göz önünde bulundurularak diğer yerleşimlere hizmet verme büyüklükleri (hizmet skoru) her bir boyut için ayrı ayrı ve tüm boyutları içerecek şekilde hesaplanıyor. Akabinde bu skorlar dikkate alınarak kentsel ve kırsal hizmet merkezleri belirleniyor.

Bu bağlamda hizmet merkezinde yer alan çalışanların nispeten daha iyi bir çalışma hayatı olduğu iddia edilebilir.

Kentsel hizmet merkezlerinin dağılımı incelendiğinde en üst derece merkezlerin ülkenin batı ve orta kesiminde bulunduğu görülüyor.

Ülkenin en doğusunda yer alan en üst derece hizmet merkezleri ise Samsun ve Gaziantep’in merkez yerleşimleri. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da Gaziantep hariç önemli kentsel yerleşim bulunmuyor.

Diğer taraftan, çalışmaya göre kırsal hizmet merkezlerinde en üst derece Ege, Marmara, Akdeniz ve Batı Karadeniz Bölgeleri’nde yoğunlaşıyor. İç Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nin iç kesimlerinde üst derece kırsal hizmet merkezleri seyrek olarak var.

En alt derecede yer alan kendisinden başka hiçbir yerleşime hizmet vermeyen ve tüm kırsal yerleşimlerin yüzde 66,3’ünü oluşturan 24.559 yerleşim bulunuyor. Bu yerleşimlerin çoğunluğu (yüzde 55,9) köy statüsünde olup nüfus büyüklüğü ortalama 313 kişi. Hizmet vermeyen kırsal yerleşimler içerisinde sayıca en fazla yerleşim Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde bulunuyor.

Tüm bu veriler dikkate alındığında hem kentsel hem kırsal hizmet merkezlerinin ülkenin Batısında yoğunlaştığı görülüyor. Nitelikli işgücünün nitelikli bir çalışma hayatını aradığı ön kabulüyle Eşitsizlik Bölgesi illerindeki çalışanların daha düşük çalışma hayatına kalitesine sahip olduğu iddia edilebilir.

Bu durumun da beklendiği üzere eşitsizliği yeniden üreten ve derinleştiren bir sonuç verdiği izahtan varestedir. Nitekim Bekir Ağırdır’ın Hikayesini Arayan Gelecek kitabında paylaştığı KONDA verilerinden hareketle bu eşitsizliğin sonuçlarını görmek mümkün: Ağırdır’a göre en alt ekonomik kümede yer alan Kürtlerin oranı, kendini Türk olarak tanımlayanların üç katı. Üst gelir grubunda ise tam tersi bir durum söz konusu.

Bütün bu manzaranın tesadüfi olmadığı, birbirini tetikleyen ve pekiştiren eşitsizliklerin bileşkesi olduğu görülüyor. Bu eşitsizlikler bileşkesini dağıtmak, köklü ve radikal bir reform yaklaşımı ile mümkün olabilir. Merkeziyetçi yapının esnemesi, yerel ölçekte katılım mekanizmalarının güçlendirilmesi, kronik sorunların siyaset üstü bir perspektifle ele alınması bu yaklaşımın çerçevesini kurmaya yardımcı olabilir.

Düzey-2 nedir: Türkiye idari olarak 81 ile ayrılmıştır ancak demografik, toplumsal, kültürel ve ekonomik incelemeler yapmak amacıyla yıllar itibariyle başka bölge sınıflandırmaları yapılmıştır. İl ayrımı Düzey-3 olarak adlandırılırken Düzey-2’de 26 bölge bulunur. Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.